3 Haziran 2007 Pazar

Bilderberg'te Irak ve İran'ı tartışmak...

Geçen yıl yapılan konuşmalardan Irak konusuna bir yaklaşım örneği sunayım: "Planımız, T. E. Lawrence'a ait 'bir şeyi biz mükemmel yapacağımıza şöyle böyle de olsa Araplar kendileri yapsın' ilkesidir.

Bir örgütün etkin olması için üyelerinin nitelikleri elbette önemlidir de, Bilderberg'in imajını, gelişen olayları etkilemesi parlatıyor. Kulaktan dolma da olsa global kamuoyuna bir biçimde yansıyan Bilderberg tartışma konuları ile dünya gündemi çoğu kez örtüşüyor; 'dışarıdan' bakıldığında, Bilderberg, dünyanın gidişini etkileyen bir örgüt...

Acaba öyle mi? Bu kabulü nasıl test edebiliriz?

Yıllardır yakından izlesem de hep 'dışarıdan' baktığım konuya bu defa 'içeriden' de bakış atabilecek durumdayım. Üç günlük notlarım var elimde. Ancak, o kadar çok konu üzerinde ve öylesine dağınık konuşuldu ki, hepsini buraya aktarsam mâlumat yükü altında kalma tehlikesi var. Bir de, henüz taze konuşulmuş konuların olaylarla sınanması hayli zaman alacaktır; son toplantıda yapılan konuşmalarla sınırlı kalmak bu bakımdan anlamsız...

Acaba bulduğum şu formül sizin için de mantıklı mı? Aktaracağım notları bizi en fazla ilgilendiren bir-iki konuyla sınırlamak ve yalnız bu yıl konuşulanları değil, geçen yılın toplantısında aynı konuda neler söylendiğini de sizlere aktarmak... Toplantılarda Irak ve İran'tan hareketle söylenenlere bir göz atmaya ne dersiniz?

Irak hakkında bu yıl söylenenler

Genel hatlarıyla belirlenebilecek amaçlar şunlar: ABD'ye, müttefikleri ve dostlarına karşı girişilebilecek saldırıları ne pahasına olursa olsun engellemek... Arap Dünyasında daha sağlıklı siyasî ve ekonomik kalkınma imkânlarını geliştirmek... Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle başlayan '2. İran Devrimi'nin taşıdığı tehditleri sınırlamak... İsrail-Filistin ihtilâfının zorladığı sıkıntıların etkisini azaltmak...

Bunları gerçekleştirmek için Irak'ta yapılması gerekenler de şunlar: Irak'ın yeni kurulan hükümetinin başarılı olmasına yardım etmek ve böylece yarısı boş bardağı doldurmaya başlamak... Bir yandan güvenliği pekiştirirken bir yandan da toplumsal uzlaşıyı getirecek kapsamlı bir paketi uygulamaya koymak... Körfez Güvenlik örgütünü sağlamlaştırmak... Yanyana yaşayacak İsrail ve Filistin ayrı devletleri için daha etkin tavır almak...

Bu konular tartışılırken, önümüzdeki süreçte Türkiye'nin daha aktif bir rol oynayabileceği de ifade edildi ve görüş bayağı taraftar buldu.

Ve geçen yıl konuşulanlar

Bilderberg, geçen yıl, 5-8 Mayıs tarihleri arasında, Almanya'nın Rottach-Egern beldesinde toplanmıştı. Orada da gündemin en önemli maddelerinden biri, tahmin edilebileceği üzere, Irak'tı. O toplantının geniş özeti var elimde; hayretimi çeken, aradan geçen bir yıl içerisinde havanın ne kadar değiştiği... Bu yıl, neredeyse "Her şeye sıfırdan başlamalıyız" teklifleri dinledim; oysa geçen yılın katılımcıları daha umutlu konuşmalar yapmışlar.

Geçen yıl yapılan konuşmalardan Irak konusuna bir yaklaşım örneği sunayım: "Planımız, T. E. Lawrence'a ait 'bir şeyi biz mükemmel yapacağımıza şöyle böyle de olsa Araplar kendileri yapsın' ilkesidir. Özgürleştirme işgalle devam etti, şimdi ise Irak'ın ortağıyız; bu safhayı kendine-güven dönemi izleyecek. Dört konu üzerinde yoğunlaşıyoruz: Güvenlik inşası, siyasî yönetim, ekonomiyi yeniden inşa ve teröristleri öteki Iraklılardan ayırmayı mümkün kılacak stratejik iletişim..."

Bu konuşmanın yapıldığı umut dolu oturumda, "Konuya bir tek Irak'ta başarılı olma sınırlamasını aşarak yaklaşmalıyız; NATO'nun yaptığı gibi İran'ı da içine alacak biçimde Ortadoğu'ya bir bütün olarak bakmalıyız" diyen de çıkmış...

Bu tür konuşmaları geçen yıl dinleyenler, aradan geçen 400 gün içerisinde Irak'ta işlerin sarpa sardığını görmenin etkisiyle bu yıl müthiş karamsardılar.

Geçen yıl ve bu yIl İran

Muhtemelen aynı sebeple, dikenli konulara bu yıl daha serinkanlı yaklaşıldığı fark ediliyor. Çünkü, geçen yıl, İran konusu tartışılırken de hayli ileri lâflar edilmiş. "Bizim için tehlike İran değil rejimidir; rejim Batı Dünyasının apaçık düşmanıdır" diyen de, orada durmayıp "Ne zaman değişeceğini bilmiyorum, hatta rejim değişikliğini çabuklaştırmanın zorluğundan da haberdarım, ama yine de rejimin mutlaka değişeceğine inanıyorum" diyen de çıkmış.

Geçen yıl İran'ı 'İslâm uzmanı' diye bilinen, biri Neo-Çılgın gruptan iki kişiye tartıştıran Bilderberg, bu yıl daha farklı kişileri konuşmacı olarak dâvet etmişti. Etrafımdakilerden de tasvip gördüğünü fark ettiğim şu görüşler geçen yıl ifade edilenlere hayli aykırı: "Unutmayalım, İran ne de olsa bir milli-devlet... Rejim bazılarının sandığı gibi gidici değil; askerî dış müdahale rejimi daha da güçlendirir... Nükleer konusu İran halkından tasvip görüyor; yönetim istediği zaman silâh yapabileceği noktaya kadar gelip durmak niyetinde; Japonya da öyle yapmıştı... İran sıradan bir ülke değil; usta stratejistleri ve mâhir diplomatları var... Rusya ve Çin, İran konusunda, Batı ülkeleri gibi ideolojik takıntıya sahip değiller..."

Bu serinkanlı değerlendirmeyi Bilderberg toplantısında dinlemek gerçekten göz açıcıydı. 'Hüsnü kuruntu' deseniz de yazacağım: Özellikle bu oturumda, "Acaba geçen yılın toplantısında atıp tutanların söylemleri boşa çıkınca uğranılan hayal kırıklığı mı Bilderberg'in beni dâvet etmesine sebep oldu?" diye düşünmeden edemedim.

Dünyayı ve bizi ilgilendiren iki temel konuda son iki yılın Bilderberg'lerinde konuşulanlar aşağı yukarı bunlar... Geçen yılın öngörülerinin boşa çıkması ne kadar dikkat çekici...

Hiç yorum yok:

kitap özetleri